ERGENLERİ ANLAMA KILAVUZU

nocanvas_ergenlik-doneminde-aileler-nasil-davranmali-_qp7e

 

10 ve 14 yaşında iki çocuk annesi olarak yakinen tecrübe ettiğim ‘ergen anası’ görevimin 3. yılını da bitirdim.  Bu çile ne zaman bitecek derken, Sun Tzu’nun ‘Savaştığın şeyi bilirsen kazanabilirsin’ lafı aklıma geldi. Dur şu ergenliği bir araştırayım dedim, araştırdım,üstüne bildiklerimi ekledim ve  kendi yorumum ışığında sizlerle paylaşmak istedim.

 İlk çocukluk döneminde olduğu gibi, 11-17 yaş dönemindeki gençler de hızlı bir değişim ve dönüşüm içinde olurlar. Ergenliğe giriş ve ergenlik süreci bir çeşit yeniden yapılanma dönemidir. Bu dönemin en belirgin özellikleri karşı gelme ve çelişkili durumlardır. Bu süreçte gelişim lineer (doğrusal) devam etmez. Kesintilere uğrayabilir. Gençler yola bazen itici kuvvetle devam etmek zorunda bile kalabilir.

Ergenlik dönemi bir çeşit çalkantı dönemidir. Hormonal ve ruhsal değişimler, bedensel farklılıklar gençlerin yaşamında çalkantılara sebep olur. Her bireyin değişim ve gelişimi kendi içinde farklıdır. Gençlerinki de öyledir. Bu dönemde gençlerdeki değişimleri kıyaslamak, onlar adına rahatsız edici olur. Bu dönemdeki ruhsal değişimler de ergenlerin duygularını farklı yaşamalarına sebep olur. Daha kırılgan, daha agresif  davranıp hızlı çıkışlar yapabilirler. Ergenliğe ilk giriş döneminde (11-13 yaş) kendiyle barışık olma durumu kısmen azalır, ancak ergenliğin ileriki yaşlarında (14-17 yaş) bu duygu biraz daha artar.

Beyin araştırmacıları tarafından, ergenlik döneminde beynin ağırlığının 2 kat arttığı söyleniyor. Beyindeki bağlantı noktalarının sayısı arttığından beyin daha az melatonin salgılıyor. Bu salgının azalması gençlerin gece geç yatıp, daha az uyumalarına sebep oluyor. (Maria Montessori)

Ergenlik döneminde vücutta gerçekleşen değişiklikler (kıllanma-gögüslerde büyüme vs…) gençlerde stres yaratabiliyor. Bu oluşan stres düzeyindeki artış yüzünden dopamin ve seratonin hormonlarının düzeyi düşüyor. Dopamin düzeyi düşünce yeni şeylere merak azalıyor ve seratonin düşünce sakin davranma azalıyor. Bu değişiklikler her gençte farklı sonuçlara sebep olabiliyor. Kimisinde tehlikeli şeylere olan ilgi artarken, kimisinde tedbirli olma veya genel isteksizlik olarak karşımıza çıkıyor. Arkadaşlarıyla top oynamayı seven oğlunuz bir anda odasından çıkmayan bir bilgisayar bağımlısı olabiliyor.

Gençlerde olan bu hızlı ve etkisi büyük değişimler kaçınılmazdır. Bir çok ebeveyn durumun hormonal ve duygusal olduğunu bilmediği için çocuklarıyla olumsuz ilişki geliştirebiliyor. Bu bazen üzücü sonuçlar da doğurabiliyor. Geçenlerde ‘Böyle davranmaya devam edeceksen, bu evden gitmen gerekecek’ diyen bir anneye ve ‘Bu evden ya sen gidersin yada ben’ diyen bir babaya rast geldim. Bu karşılaşmalarım işim gereği olduğu için, elbette aile ile gereken çalışmaları gerçekleştirdim. Ama biliyorum ki bu şekilde davranışlarını kontrol etmeyen veya etmek istemeyen bir çok ebeveyn var.

11-17 yaş dönemi biz ebeveynler adına oldukça hassas bir dönem. Bu dönemde gençlerin geliştirdiği davranışların bir kısmının hemen sönmesini isterken, bir kısmının da kalıcı hale gelmesini istiyor olabiliriz. Sonuçta yetişkiniz! Çocuklarımız için mükemmelini istemek en doğal hakkımız değil mi? Değil efendim, değil. Onlar ‘sizin gibi’ mükemmel olmak zorunda değil.

Birde ‘ben yapmadım, o yapsın; benim yoktu, onun olsun’ cular var ki o konuya girmesek iyi olur.

Bize hassas olduğundan daha fazla gençler için hassas olan ve ilk defa karşılaştıkları bu dönemde, onlara destek olmalıyız. Bir genç aile desteğinin yanında olduğunu bilirse, can sıkıcı durumları atlatması o kadar kolay olur.

11-17 yaş gençlerle etkili ve kendiliğinden gelişen bir iletişim metodu geliştirmek için dikkat edilecek 5 adım var.

  1. Onu koruyun.
  2. Onların yetişkin birer birey olma yolunda olduğunu ve onurları olduğunu unutmayın. Onur kırıcı davranmaktan kaçının.
  3. Size anlamlı gelmese de onu dinleyin. Anlamsız buluyorsanız da neden anlamsız bulduğunuzu sonrasında açıklayın.
  4. Mükemmeliyetçi olmayın.
  5. Kendi gençliğinizle veya onun yaşıtlarıyla kıyaslamayın.

 

Sedef Baban

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir